ABD’den Antalya’ya getirilen 12 tarihi eser tanıtıldı
ABD’de ele geçirilen, Kültür ve Turizm Bakanlığının yürüttüğü çalışmalar sonucu mahkeme kararıyla Türkiye’ye iade...
ABD’de ele geçirilen, Kültür ve Turizm Bakanlığının yürüttüğü çalışmalar sonucu mahkeme kararıyla Türkiye’ye iade edilen Anadolu kökenli 12 tarihi eser, Antalya Müzesi’nde gazetecilere tanıtıldı.
Müzede oluşturulan alanda sergilenen Tunç boğa arabası (2 adet), Roma dönemi askeri diploma, Neolitik Hacılar Ana Tanrıça figürü, Urartu dönemi terakota vazo, Roma dönemi bronz büst taçlı erkek başı, Kilia tipi mermer idol, Hydai Antik Kenti kökenli oinokhoe, Çatalhöyük kökenli taş heykelcik, Roma dönemi tetrarkh heykel başı, Perge Tiyatrosu’ndan heykel başı, Bubon bronz kol ve Septimius Severus heykeli, ziyaretçilerin ilgisini çekti.
Bakan Ersoy, Antalya Müzesi’nde gerçekleştirilen tanıtımda, kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili tavizsiz politikalarını, tüm platformlarda aynı titizlikte devam ettirdiklerini söyledi.
Bugün burada bu stratejimizin önemli bir boyutu olan “kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele” alanında sağladıkları önemli bir başarı vesilesiyle toplandıklarını belirten Ersoy, Türkiye’nin farklı bölgelerinden kaçak kazılar yoluyla elde edilen, illegal olarak yurt dışına kaçırılan ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tespit edilerek el konan kültür varlıklarından 12’sinin daha iadesini sağladıklarını kaydetti.
Manhattan Bölge Savcılık Ofisi, Amerikan İç Güvenlik ve İstihbarat Birimi (HSI) ve Bakanlıkları arasında geliştirilen iş birliğinin başarılı sonucu olarak iadesi sağlanan kültür varlıklarının, çok nitelikli eserler olduğuna dikkati çeken Ersoy, şöyle konuştu:
“Bunlardan Perge Antik Kenti’mizden çıkarılmış iki heykele ait başlar, bilim insanlarınca yapılan değerlendirmelere göre M.S. 3’üncü yüzyılda yontulmuştur. Söz konusu heykellerin gövdelerinin daha erken dönemlerde işlenmiş olduğu ve imparatorları tasvir ettikleri, başların ise geç antik çağda yeniden çalışıldığı anlaşılmıştır. Bu başlar uzun yıllardır yurt dışında, iki ayrı koleksiyonda bulunuyordu.
Bunların kazılardan çıkan hangi gövdelere ait olabileceğine yönelik daha önce yapılan çalışmalar ışığında araştırmalarımızı sürdürüyoruz. Bu araştırmalar bu eserlerden şu an için biri hakkında net bir sonuç verdi. Antalya Arkeoloji Müzesi uzmanlarımız ile Antalya Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı uzmanlarımız yaptıkları çalışmalar sayesinde ABD’den iadesi sağlanan heykel başlarından ilkini gövdesiyle birleştirdiler. Bu sayede bugün bu eseri bir bütün olarak görebiliyoruz.”
İadesi sağlanan eserler hakkında gerçekleştirilen soruşturma kapsamında kazı kayıtları, kazı envanteri ve belgelemelerin dosya açısından son derece belirleyici olduğuna dikkati çeken Ersoy, “Bir diğer eserimiz ise 1960’lı yıllarda çok yoğun kaçak kazıya maruz kalan Baubon Antik Kenti kökenli Septimius Severus heykelidir. Geçen yıl iadesini sağladığımız ve yine aynı alandan yasa dışı olarak götürülmüş olan Lucius Verus heykelimizde olduğu gibi, eserin kaidesi, kaidesi üzerindeki yazıt ve ayaklarının oturması için hazırlanmış yuvaların ölçüsünün tutarlılığı ve bir kaçak kazıcının günlüğündeki ifadeler öne çıkan kanıtlarımız arasında bulunuyor.” diye konuştu.
Ersoy, bu eserin soruşturma safhasındaki en önemli dayanakların Prof. Dr. Jale İnan ve Gazeteci Yazar Özgen Acar tarafından 1970’lerden itibaren gerçekleştirilen araştırmalar olduğunu dile getirdi.
Getirilen eserler arasında, tek üretim merkezinin Manisa’nın Kulaksızlar köyü olduğu bilinen, 6000 yıllık bir de Kilia tipi idol bulunduğuna işaret eden Ersoy, şunları söyledi:
“Benzer bir Kilia İdolü için ABD Hukuk Mahkemeleri nezdindeki savaşımız devam ediyor. ‘Büst Çelenkli Bronz Portre’ de ülkemiz kültürel mirası açısından büyük kıymeti olan bir eserdir. M.S. 3’üncü yüzyıla tarihlenen eserin, bir imparator kültü rahibi olabileceği veya yarışları düzenleyen bir kişiye ait olabileceği düşünülüyor. Batı Anadolu kökenli olduğu stilistik olarak belirlenen büstün iadesinde ait olduğu bölgede meydana gelmiş kaçak kazı ve benzeri adli kayıtların detaylı olarak derlenmesi ve incelenmesi ile bilimsel raporlar etkili olmuştur.”
Ersoy, Şanlıurfa kökenli boğa arabası, Çatalhöyük, Hacılar kökenli heykelcikler, Milattan Önce 2’nci bine tarihlenen Doğu Anadolu bezemeli vazo, Roma Dönemi’ne ait askeri diploma gibi Anadolu’ya ait binlerce yıllık kültür varlıklarını buraya getirmenin kendileri için memnuniyet verici olduğunu vurguladı.
“Kaçakçılıkla mücadele artarak devam edecek”
Kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadeledeki kararlılıklarının, önlerindeki dönemde de artarak devam edeceğinin altını çizen Ersoy, şunları kaydetti:
“Arkeolojik alanlar ve müzelerde güvenliğin artırılmasına, sınır ve gümrük kontrollerinde uzman bilgi paylaşımına, uluslararası ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Bakanlık olarak yaptığımız düzenlemelerle, kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele faaliyetine sağladığımız ilave imkanların da olumlu sonuçlarını görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Son 5 yıldır ikili protokoller yapıyoruz.
Bu protokoller sonucunda yıllarca sürecek hukuk mücadelesini aylar içerisinde sonuçlandırmayı sağlıyoruz. Öncelikli amaç eserin geri getirilmesini sağlamak ama daha öncelikli amacımız artık yasa dışı yollarla Anadolu’dan çıkarılmış kültür varlıklarının piyasa değerini yurt dışında düşürmek. Artık alıcı bulamaz hale gelmeye başladılar.
Definecilerin önünü kesmenin en önemli yolu da bu. İzinsiz yurt dışına çıkarılmış Anadolu kültür varlıklarını artık alıcısı bu protokollerle çok azalıyor. Koleksiyonerler bu eserleri gün ışığına çıkardığı zaman bakanlığımız anında fark ediyor ve çok büyük hukuk müdahalesi başlıyor. Bu protokoller sayesinde kısa sürede bu varlıklar ülkemize geri getiriliyor. Bunu artık bütün koleksiyonerler öğrendi. En önemli yöntem bu ve bu yöntemi Türkiye başarıyla uyguluyor.”
Mutabakat Zaptı’nın önemi
ABD ile imzaladıkları ve 2021 yılında yürürlüğe giren Mutabakat Zaptı’nın kıymetli eserlerin ait oldukları topraklara dönmesinde hayati bir rol oynadığını aktaran Ersoy, şöyle konuştu:
“Bu vesileyle kültür mirasının korunması ve kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele alanında ABD’nin ilgili makamlarına ve özellikle bir süredir ortaklaşa çalışmalarımızla tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir işbirliği tesis ettiğimiz Manhattan Bölge Savcılık Ofisinden Bölge Savcı Yardımcısı Albay Matthew Bogdanos ile kıymetli ekibine, Amerikan İç Güvenlik ve İstihbarat Birimine titiz çalışmaları için bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu çalışmalara araştırma, inceleme, kanıt toplama ve tanık ifadelerini sağlama konularında büyük katkılar yapan Bakanlığımızın ilgili birimlerini de tebrik ediyorum.”
Ersoy, iade süreçlerinin olumlu neticelendirilmesine vesile olan merhum Prof. Dr. Jale İnan’ı rahmetle andığını anlatarak, “Katkılarından dolayı akademisyenlerimiz Prof. Dr. Turan Takaoğlu, Prof. Dr. Sedef Çokay Kepçe, Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı, Prof. Dr. Kaan İren ve Prof. Dr. Hans Rupprecht Goette ile aramızdan ayrılan Prof. Dr. Brigitte Freyer-Schauenburg, mimar Arzu Öztürk ve Dr. İsmail Fazlıoğlu’na, Antalya Arkeoloji, Anadolu Medeniyetleri ve Burdur müzelerimize, Dışişleri Bakanlığımıza, New York Kültür ve Tanıtma Ataşeliğimize, eserlerimizi ücretsiz ve büyük özenle ülkemize ulaştıran THY ailesine teşekkürlerimi sunuyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Antalya Müzesi’nde sergilenecek 12 eserin kültür mirasının çok önemli parçaları olduğunu ifade eden Ersoy, bir çok eserle ilgili operasyonlarının devam ettiğini, çok kısa sürede yeni eserlerin müjdesini de vereceklerini sözlerine ekledi.