Ankara Kalesi’nde 80 Yıllık Kahve Evinde Değişmeyen Gelenek…”Anı Defteri”
Ankara Kalesi’nde 80 yıllık kahve evinde değişmeyen gelenek…”Anı defteri” Erzurumlu Dadaş Turistik Kahve Evi’nin patentli...
Ankara Kalesi’nde 80 yıllık kahve evinde değişmeyen gelenek…”Anı defteri”
Erzurumlu Dadaş Turistik Kahve Evi’nin patentli şerbetine ise Avrupa ülkeleri talip oldu
Kahve evinin işletmecisi Zeki Özyurt :
“Biz burayı açalı 10 sene oldu. Ama buranın geçmişi 80 seneye dayanıyor”
“80 sene evvel çayı meşhurdu şimdi de kahvesiyle meşhur olmaya başladı. Yarım asırdır burada çay vardı ama son 10 senedir kahve var”
ANKARA – Erzurumlu Dadaş ismiyle ‘Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kale’de yaşayanlara sunduğu lezzetler ile dönemine nam salan kahve evi, o dönemleri yansıtan dekorasyon ve lezzetleri ile kaleye gelenlerin ilgi odağı oluyor. 80 yıllık kahve evinde değişmeyen gelenek ise anı defteri. Uzun zamandır tutulan anı defterlerinde Tayfun Talipoğlu’nun, Sunay Akın’ın, milletvekili, yazar ve ziyaret eden müşterilerin gelip yazmış olduğu anıları yer alıyor.
Baba yadigarı kahve evini eşi Kadriye Özyurt ile birlikte işleten Zeki Özyurt, bu mirası günümüze yansıtmak için şerbet, limonata, kahve ve çeşitli geleneksel ikramları doğal yöntemlerle kendilerine özgü hazırlıyor.
Ankara Kalesi’nde Rahmi Koç müzesinin hemen yanında 80 yıldır faaliyet gösteren Erzurumlu Dadaş Turistik Kahve Evi’nin milletvekili, sanatçı ve iş adamlarına kadar müdavimleri var. Baba yadigarı kahve evini eşi Kadriye Özyurt ile birlikte işleten Zeki Özyurt, bu mirası günümüzde de yaşatmak istiyor. Kahve evinin işletmecisi Zeki Özyurt, “Biz burayı açalı 10 sene oldu. Ama buranın geçmişi 80 seneye dayanıyor. Babam dayım ondan sonra eşim burayı çok istiyordu. Her şey makinalaştı, eşim doğallaşalım dedi. Ürünlerimizi kendi el emeğimizle yapıyoruz. Kahveyi günlük kavuruyoruz kendimiz. Yanına da bir şerbet yaptık. Onu da Türkiye’de yapan olmadı. Bunun da patentini aldık. Avrupa ülkelerinden çok isteyen oldu vermedik” diye konuştu.
“Burayı ilk açtığımız zaman ilk misafirimiz Rahmi Koç oldu”
Çok müdavim müşterileri olduğunu vurgulayan Özyurt, “Aile gibi ilişkilerimiz var. Üniversite öğrencileriyle eşim çok ilgileniyor. Onlar ana baba parasıyla okuyorlar. Durumları olan oluyor, olmayan oluyor ama eşim öyle bir şey uyguladı ki yedirir içirir. Tost makinamız var öğrenci kesimine diyoruz ki, malzemenizi alın gelin tostunuzu pişirin. Çay parasını almayız. Burayı ilk açtığımız zaman ilk misafirimiz Rahmi Koç oldu. Özellikle geldi. İlk ziyaretçimiz o oldu, destek veren de o oldu. Arkadan çok iş adamları, bürokratlar geldi. Eski müdavimlerinden Zeki Sezer ilk açtığımızda uğradı” ifadelerini kullandı.
Müşterilerin hikayeleri anı defterlerinde
Uzun zamandır tutulan anı defterlerinde ise Tayfun Talipoğlu’nun, Sunay Akın’ın, milletvekili, yazar ve ziyaret eden müşterilerin gelip yazmış olduğu anıları yer alıyor. Onlarca insan yalnızlıklarını, sevinçlerini, sırlarıyla dolu hikayelerini anı defterinde paylaşıyor. Dayısının devam ettirdiği anı defterini 10 yıldır kendilerinin de 24 deftere kadar devam ettirdiklerini anlatan Özyurt, eşinin arşiv yaptırdığını ve defterleri sakladıklarını ifade etti. Defterde Tayfun Talipoğlu’nun, Sunay Akın’ın yazıları olduğunu söyleyen Özyurt, “İlk müdavim müşterimiz Minyatür Odaları yapan Kupjack, Rahmi Koç Müzesinde sergisi olmuş. En müdavimimiz oydu. Sabah saat 8’de gelirdi, özel bitki çayımızı içerdi, arkasından kahve içerdi, tekrar işine dönerdi. Burada 2 ay kaldı. Ali Koç devamlı gelir buraya” dedi.
“Baba yadigarı yeri devam ettiriyoruz” diyen Özyurt, “Eşimde buna çok yardımcı, eşim olmasa bura yürümezdi. Babamın yokluğunu hissetmiyorum. Yapacağımızın en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Müdavim müşterilerimiz geliyor. Sağ olsun onlar varken biz de varız” dedi.
Patentli Ayşegül şerbeti ikramı
Zeki Özyurt’un eşi Kadriye Özyurt ise bir şerbet yaparak kızı ‘Ayşegül’ün adını vermiş. Özyurt, 2014 yılında Türk Patent ve Marka Kurumundan şerbetin patentini alırken, Belçika, İngiltere, Hollanda olmak üzere Avrupa ülkeleri şerbete talip olmuş. Zeki Özyurt, şerbetle eşinin 6 ay uğraştığını ve 6 ay sonra lezzeti bulduktan sonra ikram olarak sunmaya başladığını belirterek, “Bu rağbet görünce eşim hemen patent enstitüsüne başvurdu. Patentini aldık. 2014 yılında patentini aldık” şeklinde konuştu.
Ayşegül şerbetini kahvenin yanında sunduklarını söyleyen Özyurt, konuşmasına şöyle devam etti:
“6 ay uğraştı. Bunda başarılı oldu. Bunun kahvenin yanında sunmaya başladık. Çok tutuldu. Piyasalarda taklitleri yapılmaya başlandı. Çok isteyen oldu. Biz de patentini çıkartalım dedik. Bu lezzet burada kalsın diye düşündük. Çok da para teklif edenler oldu. Büyük firmalardan gelen oldu vermedik. Çünkü o buraya öz. Türk halkına layık dedik. Parayla satılırsa bunun değeri kaçar dedik. Kahvenin yanında ikram amaçlı sunduk. İçinde 35 tane bitki var şeker meyve yok.”
Belçika’dan, İngiltere’den Hollanda’dan şerbete talip olduğunu aktaran Özyurt, “Çin’den Kore’den özel çekime geldiler. Vermek istemiyoruz. 80 sene evvel çayı meşhurdu şimdi de kahvesiyle meşhur olmaya başladı. Yarım asırdır burada çay vardı ama son 10 senedir kahve var.”
“Burada hiçbir işim yok ama özellikle kahve içmeye geldim buraya”
Bayburt’tan Ankara’ya gezmeye gelen kahve evi müşterisi Şadi Akbaş, “Bayburt’tan geldim. Kaleyi gezmek istedim. Koç Müzesi’ni gezdim. Burada bir kahve içtim. Kahvesi tamamen doğal çok lezzet verdi. Burada hiçbir işim yok ama özellikle kahve içmeye geldim buraya. Doğallığı ayrı bir haz veriyor, lezzeti de ayrı bir tat veriyor. Başka yerlerde bulamıyoruz buradaki samimiyeti ve sıcaklığı. Hoşumuza gidiyor doğallığından dolayı. Korkuyorum ki hasret kalacağız ileride bu gibi yerlere. Çok mükemmel” ifadelerini kullandı.
Eşi ve kızlarıyla birlikte kahvenin tadına bakmak için gelen Ali Doğruyürek, şunları kaydetti:
“Önceden bunlar normaldi. İnsanların günlük yaşamından olan şeylerdi. Şimdi zaman ilerledikçe her şey değişti. Eskiye bir özlem oluyor. Şimdi insanlar böyle yerleri görünce otantik yerleri görünce hoşuna gidiyor. Bende Ankaralıyım. Ama buranın eski halini çok hatırlamıyorum. Geldikçe uğruyoruz. Hoşumuza gidiyor.”
İzmir’de oturduklarını ve her Ankara’ya geldiklerinde Kale’ye uğradıklarını kaydeden Aslı Doğruyürek ise “Eşim de Ankaralı. Sık sık geliyoruz Kale’ye. Buraları ziyaret ediyoruz. Tarih kokuyor. Lezzeti çok güzel kahveleri de güzel” dedi.