Depremde kayıp olanların hukuki durumları ne?
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından büyük bir yıkım yaşandı. Asrın felaketinde hala ölü ya da...
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından büyük bir yıkım yaşandı. Asrın felaketinde hala ölü ya da sağ ulaşılamayan, kayıp durumunda olan kişiler var. Peki bu süreçte onların hukuki durumu ne olacak? Yakınları nasıl bir yol izleyecek? Ankara Medipol Üniversitesi Medeni Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Cemre Polat anlattı.
Depremde kaybolan kişilerin hukuki durumu ne? Ölüm karinesi ve gaiplik durumu hukuken ne anlama geliyor?
Bir şahsın kişiliği ölümle sona erer. Ancak bazen ortada ceset olmasa da bir kişinin ölmüş olduğundan şüpheleniriz. Eğer bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunmamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır. Buna hukukumuzda ‘ölüm karinesi’ diyoruz.
Bazen de kişinin ölümüne kesin gözle bakabileceğimiz kadar yüksek bir ihtimal söz konusu değildir; ancak, kişi ölüm tehlikesi içinde kaybolduğundan kuvvetle muhtemel ölmüş olduğunu düşünürüz. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Kişinin gaipliğine karar verilebilmesi için ölüm karinesine nazaran daha meşakkatli bir yol izlenecektir. Ancak ölüm karinesi yalnızca kişinin ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlarda uygulama alanı bulacağından, bu karinenin uygulama alanı bulması daha zordur. Depremden sonra kendisinden haber alınamayan kişilerin tamamı hakkında ölüm karinesinin uygulama alanı bulacağına dair bir ifade sarf etmek isabetsiz olur.
Yakını kayıp durumundaki depremzedeler hukuken nasıl bir yol izlemeli?
Eğer kayıp kişinin ölümüne kesin gözüyle bakılıyorsa, o yerin en büyük mülki amirinin (illerde vali, ilçelerde kaymakam) emriyle kütüğe ölü kaydı düşülür. Bu işlemin yapılması için ölüm karinesi bulunan kişinin alt veya üst soyundan bir kişinin ya da kardeşlerinin, bunlar yoksa mirasçılarının dilekçe ile başvurarak olayı belgelendirmeleri ya da yetkili makamların durumu resmi bir yazı ile nüfus müdürlüğüne bildirmeleri gerekir. Örneğin ölüm karinesi bulunan kişinin annesi, babası, büyük annesi, büyük babası, çocuğu, torunu, kardeşi bu başvuruda bulunabilir. Ölüm karinesi bulunan kişinin alt-üst soy veya kardeşi yoksa mirasçısı olarak eşi de bu başvuruda bulunabilir.
Başvurucu, dilekçesine, ölüm karinesini destekleyen ilgili kurumlardan aldığı resmi belgeleri ve diğer delilleri eklemelidir. Örneğin kayıp kişinin depremde yıkılan binada olduğunu gösteren deliller; kayıp kişinin hiçbir hastanede kaydının olmaması; ölüm tehlikesinden itibaren telefon hattını, banka hesaplarını hiç kullanmamış olması gibi. Zira dediğimiz gibi, depremden sonra kendisinden haber alınamayan kişilerin tamamı için ölüm karinesi söz konusu olmayacaktır. Nüfus müdürlüğü gerekli görürse ayrıca soruşturma da yaptırabilir. Dilekçeye ekli belgeler ve -yapılmışsa- soruşturma sonucunda kişinin ölmüş olduğuna kesin gözüyle bakılırsa mülki idare amirinin emri ile ölüm kaydı düşülür.
Mülki idare amiri, ölüm kaydının tescilini uygun bulmazsa istek reddedilir. Mülki idare amirine başvurmuş kişi, bu ret kararından sonra mahkemeye başvurarak kaybolan kimsenin ölü veya sağ olduğunun hakim tarafından hükme bağlanmasını isteyebilir.
Eğer ölüm karinesine ilişkin başvuru yapılmamış yahut yapılmış ama kabul edilmemişse, bu halde mahkemeden kişinin gaipliğine karar verilmesi istenebilir.
Deprem durumunda gaiplik kararı alınmasının şartları nelerdir?
Depremden etkilenen bölgede bulunan ve deprem sonrası kaybolan kişi hakkında gaiplik kararı istenebilmesi için ölüm tehlikesinin yani depremin meydana geldiği 6 Şubat 2023 tarihinin üzerinden en az bir yıl geçmiş olmalıdır. “Hakları ölüme bağlı olan” kişiler bu kararın alınmasını sağlamak için mahkemeye başvurabilir. Kayıp kişinin yasal mirasçıları, atanmış mirasçıları ya da vasiyet alacaklıları hakları ölüme bağlı olan kişilerdendir. Başvuru kayıp kişinin Türkiye’deki son yerleşim yerinde bulunan sulh hukuk mahkemesine yapılmalıdır. Kayıp kişi depremden önce yurtdışından gelmiş, Türkiye’ye hiç yerleşmemiş olabilir. Böyle bir durumda kişinin nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa annesinin veya babasının kayıtlı bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine başvuru yapılmalıdır.
Mahkeme, ölüm tehlikesi içinde kaybolan ve ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl geçmiş kişiler hakkında hemen bir gaiplik kararı veremez. Öncelikle gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri, bilgi vermeleri için ilanla çağırır. Mahkeme, bilgi verilmesi için ilan tarihinden itibaren en az altı aylık bir süre belirler.
İlana rağmen, belirlenen süre içinde kişinin yaşadığı ya da öldüğüne dair bilgi veren çıkmazsa mahkeme kişinin gaipliğine karar verir. Bu karar geriye etkili sonuç doğurur. Yani gaip, ölüm tehlikesinin gerçekleştiği anda ölmüş kabul edilir.
Depremde kaybolan kişilerin yakınları vekalet, varislik ya da miras gibi durumları nasıl çözebilir?
Ölüm karinesinin uygulanması yahut gaiplik kararının verilmesi ile kişilik sona erdiğinden bu kişinin malvarlığı hakları mirasçılarına geçer. Ölüm karinesi tıpkı ölüme bağlı sonuçları doğurur. Ancak gaiplik kararı verilmişse, gaibin malvarlığı haklarının mirasçılara geçişi özel hükümlerle düzenlenmiştir. Zira gaibin yaşadığının ortaya çıkması yahut gerçekte hangi tarihte öldüğünün ortaya çıkması ihtimali -ölüm karinesinin uygulandığı hallere nazaran- daha yüksektir. Bu nedenle, gaibin mirasçıları, tereke malları kendilerine teslim edilmeden evvel bir güvence göstermelidir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolan gaibin mirasçıları, mirasa el konulduğu tarihten itibaren 5 yıl sürecek olan bir güvence göstermek durumundadır. Bu güvence örneğin kefalet olabilir; ipotek olabilir. Güvencenin türünü hakim takdir edecektir. Güvence verilmedikçe, mirasçıya tereke malları teslim edilemez.
Depremde eşi kaybolan kişilerin evlilik müessesesi ne oluyor?
Ölüm karinesi ölümle aynı sonuçları doğurduğundan, ölüm kaydının düşülmesi ile kişinin evliliği de kendiliğinden sona erer. Sağ kalan eşin evliliği sona erdirmek için bir başvuruda bulunmasına gerek yoktur. Ancak gaiplik kararı verilmesi halinde durum farklıdır. Gaibin sağ kalan eşi, evliliğin sona erdirilmesini istiyorsa, evliliğin feshi için mahkemeye başvurmalıdır. Sağ kalan eş gaiplik kararı için başvurduğunda aynı zamanda evliliğin feshini de isteyebilir. Aynı davada evliliğin feshi istenmemişse, sağ kalan eş daha sonra ayrı bir dava açarak da evliliğin feshini isteyebilir.
Eğer sağ kalan eş, evliliğini feshettirmemeyi tercih ederse, bu onun gaibe mirasçı olmasına engel olmaz. Yani sağ kalan eş hem evlilik birliğini devam ettirip hem de gaip eşinin mirasından kendisine düşeni alabilir.
Bu arada evlilik ister feshedilmiş ister devam ettirilmiş olsun, ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğan çocuk evlilik birliği içinde doğmuş olur. Yani sağ kalan kadının ölüm tehlikesinden itibaren 300 gün içinde doğum yapması halinde, doğacak çocuk ile gaip baba arasında soy bağı mevcut olacaktır.