DOĞA VE SU HAYATTIR

DOĞA VE SU HAYATTIR

Herkese merhaba. Sizleri gerçekten çok özledim ama en çokta yazı yazmayı özledim. Bugün gerçekten çok önem verdiğim bir konuyu yazmak istedim. Biliyorsunuz ki bu aralar hepimiz zor bir süreçten geçiyoruz. Etrafımızda Covid 19 virüsü bulaşan bir çok yakınımız var acaba bizlere de bulaşacak mı diye her gün tereddüt içerisindeyiz. Bu yüzden maske, sosyal mesafe ve temizliğe fazlasıyla önem vermekteyiz. Ama acaba bu duruma dikkat ederken başka doğal felaketlere yol açıyor muyuz?
     Örneğin, elimizi temiz bir şekilde yıkayalım derken çok fazla su israfı yapmıyor muyuz? Ya da maskelerimizi atarken ya da değiştirirken nereye atıyoruz? Yere mi yoksa çöpe mi? Eğer yere atıyorsak sizce de çevreye, doğaya ve canlılara zarar vermiyor muyuz?
     Bu konu beni gerçekten çok düşündürüyor ve çok endişelendiriyor. Çünkü su ve doğa bizim geleceğimiz. Onlar olmadan biz bir hiçiz. Bir belgesel önermek istiyorum size. Belki bir çoğunuz izlemişsinizdir ya da izlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim. Bu belgeselin adı 25 Litre. Bu belgeselde bir kişi gününü sadece 25 litre suyla geçiriyor. Belki 25 litre deyince size fazla gelebilir ama o kişi daha günün yarısında suyunun çoğunu tüketiyor. Ne kadar düşündürücü öyle değil mi? İşte bizlerde bu belgeselden ders çıkarıp suyumuzu çok ama çok dikkatle kullanmalıyız. Belgeselde barajların durumunu ve bize kaç yıl daha yeteceğini bilgisi de veriliyor ama malesef bu çok uzun bir süre değil. Belki şu anki nesile yetebilir ama gelecek nesile yani çocuklarımıza yeter mi orası çok şüpheli. Bu yüzden çok kıymetli çocuklarımızın geleceğini düşünüp suyu daha dikkatli kullanmalıyız. Her suyu kullandığımızda çocuklarımızı hayal edip ona göre kullanmalıyız.
     Bir diğer önemli konuda malesef ki çevreye, göllere, denize ve doğaya atılan maskeler. Kendimizi virüsten koruyalım derken sizce de bir diğer önemli konu olan doğamızı kirleterek daha büyük felaketlere yol açmıyor muyuz? Geçtiğimiz temmuz ve ağustos aylarında ailemle birlikte Bolu'da bulunan Abant ve Yedigöller adlı doğal tabiat parklarına gittim. Gidenler zaten biliyordur gerçekten görülmesi gereken ve cennetten bir köşe diyebileceğimiz yerler. Ama malesef ki biz insanoğlu doğaya ve canlılara bu gibi yerlerde de zarar vermeye devam ediyoruz. Orayı dolaşırken gölün içinde ve çevrede birçok maske gördüm. Bu hem görüntü hem de çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Düşünsenize bir canlı gölde veya çevrede gördüğü bu maskeyi bir yiyecek sanıp ağzına atabilir ve bu da onun boğazına takılıp boğulmasına sebep olabilir. Bunu eminim hiç kimse istemez. İşte bu kötü durumun olmaması için maskemizi mutlaka çöpe atmalıyız. Attığımız bu maskelerde birçok bakteri bulunmakta ve belki de Covid 19 virüsünü de taşımaktadır ve biz bu maskeyi yere atarak insanların sağlığına zarar verebiliriz ya da mikropların ve bakterilerin artmasına ve yayılmasına sebep olabiliriz. Bence hiçbirimiz bu kadar kötü ve düşüncesiz değiliz.
     Bu durum sadece maske için geçerli değil aynı şekilde diğer atıklar içinde geçerli. Çöplerimizi asla ama asla çöp kutuları dışında hiçbir yere atmamalıyız. Gerekirse o çöpü çöp kutusu bulana kadar saatlerce elimizde tutmalıyız. Ben elim terlese bile çöpümü asla yere atmıyorum. Ya da bir peçeteye sarıp çantama koyuyorum ve daha sonra eve gelip çantamdan çıkarıp çöpe atıyorum. Çevre de gördüğüm bir başka şey ise malesef muz kabukları. O kadar kötü bir görüntü ve o kadar tehlikeli ki insanların nasıl yere attığını gerçekten anlayamıyorum. Düşünsenize bir insan ordan geçerken kabuğu farketmiyor ve üstüne basıp kayıp düşüyor. Belki de o kişinin bazı yerleri incinebilir hatta kırılabilir. Kendimizi bu kişinin yerine koyalım. Böyle bir şey olsun ister miyiz? Tabii ki istemeyiz. İşte bu yüzden kendimiz için istemediğimiz şeyleri başkaları içinde yapmamalı ve buna çok dikkat etmeliyiz. Eğer kabuğu yerde görürsek onu hemen peçeteyle tutup çöpe atmalı ya da ayağımızla yolun dışına atmalıyız.
     Umarım yazımı sabırlı bir şekilde okumuşsunuzdur. Hepinize çok teşekkür ederim. Sevgi ve Selametle...