Gre Fılla kurtarma kazıları, Göbeklitepenin çağdaşını açığa çıkarıyor
DİYARBAKIR’IN KOCAKÖY İLÇESİ YAKINLARINDA YER ALAN GRE FILLA KURTARMA KAZILARI İLE KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ ARKEOLOJİ BÖLÜMÜ, GÖBEKLİTEPE’NİN ÇAĞDAŞINI AÇIĞA ÇIKARIYOR.
Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesi yakınlarında yer alan "Gre Fılla" kurtarma kazıları ile Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Göbeklitepe’nin çağdaşını açığa çıkarıyor.
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ayşe Tuba Ökse’nin bilimsel danışmanlığında, Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesi yakınlarında yer alan Gre Fılla’da 2018 yılından beri kurtarma kazıları yürütülüyor. Gre Fılla M.Ö. 9300 ile 8800 yıllarında yerleşik düzene geçmiş avcı ve toplayıcılardan oluşan bir topluluk tarafından kullanılmış. Yerleşimde bulunan hayvan kemikleri, yerleşimin kuzeyindeki, üzeri meşe ormanlarıyla kaplı alçak tepelik alanlarda avlanan kızıl geyik, ala geyik, ceylan ve yaban domuzlarına ait.
Burada açığa çıkan mimari ve küçük buluntu, çağdaşı Göbeklitepe kültürüne olan benzerliklerin yanı sıra Yukarı Dicle havzasına özgü özellikler de barındırıyor. Oval planlı, yaklaşık 9-10 metre çapında çukur yapıların içlerinde çatıyı taşıyacak şekilde dörder paye bulunuyor. Yapıların içinde dikili taşlar, havanlar, sunaklar, bazılarında hayvan ve insan heykelleri ele geçmiş. Bu yapılar inançla ilgili, sosyal yaşamın da bir arada bulunduğu ortak kullanım alanları olarak tanımlanıyor. Ortalama beş kez doldurulup tekrar inşa edilen yapıların içlerindeki taşlarla örülen dörder payenin taşıdığı ahşap çatı, yapının işlevini yitirmesinden sonra tabana yıkılarak yakılmış. Bu eylem, Neolitik Çağda yapıların da belli bir süre sonra insanlar ve diğer canlılar gibi ölmesi ve gömülmesi olarak niteleniyor.
2018-2021 yılları arasında yürütülen kazılarda çok ince bir çalışmayla temizlenip belgelenen 2 bin 687 eser Diyarbakır Müzesi’ne teslim edilmiş. Gre Fılla sakinleri bazalt, kireçtaşı ve kuvarsitten üretilmiş yassı baltalar, keserler, çekiçler, öğütme taşları, havanlar ve havanelleri gibi çeşitli sürtme taş aletler ile kemik alet üretiminde kullanıldığı düşünülen oluklu taşlar, balık ağı ağırlıkları ve perdah taşları kullanmış. Yontma taş kesici, kazıyıcı ve delici aletlerini de çevresinde bulunan çakmak taşının dışında, Bingöl Dağlarından ve Nemrut Dağından getirdikleri obsidyenden (volkanik cam) üretmişler. Bazı ince keskilerin malahitten üretilmesi, en eski madencilik faaliyetlerini yansıtıyor.
Kazı bilim kurulunda KOÜ’den Dr. Öğretim Üyesi Üftade Muşkara ve Öğr. Gör. Dr. Ayşin Konak ile Gaziantep Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesinden uzman bilim insanları bulunuyor. Arkeolog, restoratör, antropolog ve sanat tarihçilerinden oluşan yaklaşık 30 kişilik ekipte bulunan Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalının dört doktora ve iki yüksek lisans öğrencisi ile Ankara Üniversitesi’nden bir doktora öğrencisi, bu kazılarda ele geçen malzeme ile doktora tezlerini yazıyor. Höyüğün yaklaşık onda birinde tüm yerleşim tabakaları ana toprağa kadar kazılmış durumda.