İkinci Hayat

İKİNCİ HAYAT Dünya ya gelişimiz, hayatımız nasıl olursa olsun , kiminle olursa olsun tertemiz hiç noktası olmayan beyaz bir defter gibidir. John Locke’nin ortaya attığı “ Tabular rasa” yani "boş levha". Hayatımızın tüm ayrıntıları ile bu boş levha ya çizilmeye başlar. İlk sesimiz , ilk adımımız ve ilk öğrendiğimiz kelimeler. Kendine bir dünya kurarsın, içine sadece bir hayalden ibaret olduğunu farkında bile olmadığın hayallerini koyarsın. O kadar büyük hayallerin var ki, Kaf Dağı kadar uzak, okyanuslardan derin, sen onlara ulaşabilecek güçtesin. Sen dünyanın en güçlü insanısın çünkü kendine ait dünyan var. Bizim güzel bir hayatımız ve büyüdükçe küçülen, uzaklaşan, daralan hayallerimiz... Her yıl veya her yeni yaş çeker alır seni dünyadan, hayallerinden. Sonra bilmeden cesaretin azalır, gerekliliklerin çoğalır, isteklerin artar, beklentilerin düşer. Başkasının hayatında hapsolur, ısmarlama bir hayat yaşar durursun. Hayat sana git der ve sen gitmen gerektiğini aslında hiçbir yere ait olamadığını hissetmeye başlıyor ve hiç bir yere sığamıyorsun. Hayattan kopmaya farkında olmadan gitmeye alışıp, gitmeyi sevmişsin. İkinci Hayat bekliyor seni, tabii sen Kaf dağı hayallerini bırakalı zaman olmuş, hayallerine beklediklerine veda ede ede tükenmişsin. Hayatını tasarlamaya başlamış ama tasarladığın hissettiğin hiçbir şey olmuyor, sen uzaksın ikinci hayata, ayak uydurmak zorunda kalsan da, kabul etmesen de bulunduğu gruba, topluma ayak uydurmak zorunda kalırsın çünkü “Ismarlama hayat” yaşıyorsun. Bireyler bulunduğu toplumun zinciri ve zincirin halkalarından Önüne seçenek sunuluyor, tek bir halka seçmesi gerekmektedir. ikinci hayata geçiş yapıp, baştan başlaman gerekmektedir. Kendini resetle ve devam et, fakat birinci hayatında bıraktıysan kendini, Aslında yanına alman gereken çok şey varsa bile onlar zincirin ilk halkasında ve sen zincirleri kırıp gidemezsin. Kendini bıraktıysan bile gerilerde, önündeki halkalara odaklan ve resetle benliğini, yepyeni bir bene ulaş. Hepimiz öyle değil miyiz sizce de? Hayatımız tek düze ve toplumdaki gereksiz detaylardan ibaret. Aynı şekilde yaşaya yaşaya, Tekrar ede ede tükeniyoruz. Tükendikçe yalnızlaşır insan, Sevdiklerini korka korka sever , bir gün herkesin gidebileceğini ve kaç yaşında olursan ol sevdiklerini kaybedeceğini, hayatını kontrol edemeyeceğini öğrenir. Andrey Arsenyeviç Tarkovski ' in dediği gibi “İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür. 18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar.20 yaşına geldiğinde hiçbir şey değiştiremeyeceğini anlar 25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder.   Ve insan 25 yaşında ölür,75 yaşında gömülür.    

İkinci Hayat

İKİNCİ HAYAT

Dünya ya gelişimiz, hayatımız nasıl olursa olsun , kiminle olursa olsun tertemiz hiç noktası olmayan beyaz bir defter gibidir. John Locke’nin ortaya attığı “ Tabular rasa” yani "boş levha". Hayatımızın tüm ayrıntıları ile bu boş levha ya çizilmeye başlar. İlk sesimiz , ilk adımımız ve ilk öğrendiğimiz kelimeler. Kendine bir dünya kurarsın, içine sadece bir hayalden ibaret olduğunu farkında bile olmadığın hayallerini koyarsın. O kadar büyük hayallerin var ki, Kaf Dağı kadar uzak, okyanuslardan derin, sen onlara ulaşabilecek güçtesin. Sen dünyanın en güçlü insanısın çünkü kendine ait dünyan var. Bizim güzel bir hayatımız ve büyüdükçe küçülen, uzaklaşan, daralan hayallerimiz... Her yıl veya her yeni yaş çeker alır seni dünyadan, hayallerinden. Sonra bilmeden cesaretin azalır, gerekliliklerin çoğalır, isteklerin artar, beklentilerin düşer. Başkasının hayatında hapsolur, ısmarlama bir hayat yaşar durursun. Hayat sana git der ve sen gitmen gerektiğini aslında hiçbir yere ait olamadığını hissetmeye başlıyor ve hiç bir yere sığamıyorsun. Hayattan kopmaya farkında olmadan gitmeye alışıp, gitmeyi sevmişsin. İkinci Hayat bekliyor seni, tabii sen Kaf dağı hayallerini bırakalı zaman olmuş, hayallerine beklediklerine veda ede ede tükenmişsin. Hayatını tasarlamaya başlamış ama tasarladığın hissettiğin hiçbir şey olmuyor, sen uzaksın ikinci hayata, ayak uydurmak zorunda kalsan da, kabul etmesen de bulunduğu gruba, topluma ayak uydurmak zorunda kalırsın çünkü “Ismarlama hayat” yaşıyorsun. Bireyler bulunduğu toplumun zinciri ve zincirin halkalarından Önüne seçenek sunuluyor, tek bir halka seçmesi gerekmektedir. ikinci hayata geçiş yapıp, baştan başlaman gerekmektedir. Kendini resetle ve devam et, fakat birinci hayatında bıraktıysan kendini, Aslında yanına alman gereken çok şey varsa bile onlar zincirin ilk halkasında ve sen zincirleri kırıp gidemezsin. Kendini bıraktıysan bile gerilerde, önündeki halkalara odaklan ve resetle benliğini, yepyeni bir bene ulaş. Hepimiz öyle değil miyiz sizce de? Hayatımız tek düze ve toplumdaki gereksiz detaylardan ibaret. Aynı şekilde yaşaya yaşaya, Tekrar ede ede tükeniyoruz. Tükendikçe yalnızlaşır insan, Sevdiklerini korka korka sever , bir gün herkesin gidebileceğini ve kaç yaşında olursan ol sevdiklerini kaybedeceğini, hayatını kontrol edemeyeceğini öğrenir. Andrey Arsenyeviç Tarkovski ' in dediği gibi “İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür. 18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar.20 yaşına geldiğinde hiçbir şey değiştiremeyeceğini anlar 25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder.

 

Ve insan 25 yaşında ölür,75 yaşında gömülür.