Rektör Kazım Uysal: FETÖ terör örgütü milli ve manevi değerlerimizi kirletti”
Rektör Uysal,” Fetö Terör örgütü Milli Ve Manevi Değerlerimizi Kirletti”
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) ve Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından çevrim içi ortamda düzenlenen “15 Temmuz Paneli” başlıklı etkinlikte konuşan DPÜ Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal, FETÖ terör örgütünün milli ve manevi değerleri kirlettiğine dikkat çekti.
Çevrim içi ortamda düzenlenen Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal’ın moderatör, KSBÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özcura, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Arif Kolay ve İİBF öğretim üyesi Doç. Dr. Cantürk Caner’in ise konuşmacı olarak katıldığı panelin açılış konuşmasını yapan Rektör Kazım Uysal, "15 Temmuz’u unutmadık, unutmayacağız. Türkiye Cumhuriyetinin terörle mücadelesi yıllardır sürüyor ama böyle bir terör örgütüyle ilk defa karşılaştık. Türkiye’nin başına bela olan terör örgütlerinden en belalısı FETÖ denen bu örgüt oldu. FETÖ’yü ve 15 Temmuzu konuşurken nasıl bir badireyi atlattığımızı anlamalıyız. Türkiye’nin var olduğu coğrafyanın beraberinde getirdiği bir takım bedeller var. Bu coğrafyada var olmak zor. 15 Temmuz milletimizin var olma mücadelesiydi. FETÖ dini ve millî duygularımızı istismar etti. Bu ve benzeri din istismarcılarına fırsat vermememiz gerekiyor. Milletimizin her bir ferdinin Kur’an’a ve sünneti iyi bilmesi gerekiyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kendimiz tartabilmeliyiz. Doğruyu ve yanlışı tartamayan insanlar bu tür oluşum ve yapılara kanabilir. İslamiyet’i doğru bir şekilde insanlarımıza öğretmemiz gerekiyor. Bu anlamda da Diyanet İşleri Başkanlığımıza çok büyük işler düşüyor. Allah kendini buldurmak için her insana arama duygusu vermiş. Çocuk yaşlardan başlayarak İslamiyet’i ve Kur’an’ı öğretmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.
“Terör örgütlerine karşı geç kalınırsa kanser gibi yayılıyor”
Panelde ilk sözü alan Prof. Dr. Fatih Özcura, geç kalınması durumunda terör örgütlerinin kanser gibi yayıldığını söyledi.
Prof. Dr. Özcura, “ Türkiye’nin her köşesinde milletimiz meydanlara çıkarak ülkesini savundu. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlarımız tankların önünde durarak demokrasiyi savundular. Bu hain saldırı demokrasinin zorlu bir süreç olduğunu bize gösterdi. Türkiye Yüzyıl’ında her geçen gün daha çok çalışmalıyız. Bu anlamda ülkemizde iyi gelişmeler oluyor. Ülkemizin millî savunma alanında geldiği noktayı görüyoruz. Bunun bizi yükselten değer olduğunun farkındayız. İçten ve dıştan gelen tehlikelere karşı uyanık olmalıyız. Sadece sınır güvenliğimizi sağlamak yeterli olmayacaktır. Bu coğrafyalarda olmazsak ve sadece kendi sınırlarımızı korursak emperyalist devletler bu coğrafyalarda istedikleri yönetimleri kuruyor. Bunları sınırlarımız içinde kalarak yapamayız. Terör örgütlerine karşı uyanık olmalı, ayrıca cemaatlere de kanmamalıyız. Örnek olarak her kanser küçük bir tümör olarak küçük bir hücrede başlıyor, geç kalınırsa, önce organa sonra da vücuda yayılıyor. Bu tür oluşumları önceden tespit etmek ve önlem almamız gerekiyor” dedi.
Özcura, konuşmasının son bölümünde gençlere verilecek eğitimin, bir daha 15 Temmuz 2016’da yaşananları yaşamamak ve FETÖ gibi örgütlere karşı uyanık olunması hususunda çok önemli olduğunu kaydederek sözlerini, ’Allah milletimizin birlik ve beraberliğini korusun. Katılımlarınız için teşekkür ederim’ diyerek tamamladı.
“Darbeler Türk Tarihinin kötü bir geleneği”
Panelde söz alan Doç. Dr. Arif Kolay, “Osmanlı Devleti’nde Darbeler” başlıklı sunumunda,” Cumhuriyet döneminde demokrasinin işleyişi sık sık darbelerle kesilmiştir. Aslında bu bizim tarihimizde eskiden beri devam edegelen kötü bir gelenektir. Dolayısıyla Osmanlı döneminde de asker birçok defa isyan ederek yönetime müdahale etmiş, Osmanlı padişahlarının yaklaşık üçte biri askerin müdahalesiyle değiştirilmiştir. Tarihimizde yaşanmış olan çeşitli darbe ve darbe teşebbüsleri hazin sonuçlara ve büyük felaketlere sebep olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri isyanlar ve darbeler, Fatih Sultan Mehmet’in ilk hükümdarlığı zamanında Buçuktepe İsyanı ile başlar ve 1913’teki Bâbıâli Baskını ile sona erer. Neredeyse Fatih Sultan Mehmet’ten sonra isyanla yüzleşmeyen Osmanlı padişahı yok gibidir. 36 Osmanlı padişahından 12’sinin isyan ve darbeyle tahtını kaybettiği göz önüne alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Günlerce, hatta aylarca devam eden isyanlar İstanbul halkına korkulu günler yaşatıyor, günlük hayat tamamen felç oluyordu. İsyanlar zaman zaman o kadar ileri boyutlara ulaşıyordu ki, bazen devlet adamlarının cesetleri hayvanlara yem ediliyor, bazen sadrazamlar bazen de padişahlar acımasızca katlediliyorlardı” dedi.
Tahttan indirilen 12 Osmanlı padişahını sayan Doç. Dr. Kolay, Cumhuriyet döneminde başarılı olan ya da girişimde kalan darbeleri açıkladıktan sonra, sözü 15 Temmuz 2016 tarihindeki başarısız darbe girişimine getirdi ve şöyle devam etti,” 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi kahraman Türk milleti, ordu içinde darbe karşısında olan askerler ve kahraman emniyet güçlerinin direnişi sonrasında başarısız kılınmıştır. Darbenin başarısız kılınmasında hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rolü ve etkisi büyüktür. Darbeye karşı halkı meydanlara davet etmesi insanımıza büyük cesaret vermiştir. Bu olay şüphesiz Türkiye’de hafızalardan uzun yıllar silinmeyecek izler bırakmıştır. Özellikle darbe girişiminin sivil bir tepki ve direnişle bastırılması unutulmayacak bir öneme sahiptir. İnsanımızın darbecilere karşı gösterdiği direniş ve mücadele her türlü takdirin üzerinde bir değer sahiptir” diye konuştu.
“15 Temmuz siyasetimizi ve bürokrasimizi değiştirmeyi hedefleyen bir eylemdi”
Panelde son sözü alan Doç. Dr. Cantürk Caner, 15 Temmuz’un siyaseti ve bürokrasiyi değiştirmeyi hedefleyen bir eylem olduğuna dikkat çektiği konuşmasında,” 15 Temmuz darbe girişimi siyasete hâkim olamayan güçlerin devlete hâkim olma istediği neticesinde olmuştur. Darbecilerin dünyayı ne kadar çok istediklerini de gördük. Bürokrasi içerisine yıllarca sessiz sessiz hâkim olan dini yapının devletin önce siyasetini sonra bürokratik yapısını değiştirmeyi hedeflemiştir. Halkın demokrasiye hem de Sayın Cumhurbaşkanımıza sahip çıkması sonucu darbe girişimi başarısız oldu. Yakın siyasi tarihimizde en enteresan darbe girişimi olarak tanımlıyoruz. FETÖ darbesi başarılı olsaydı, bu ülkede bugünkü istikrarı ve sükuneti sağlamak çok zor olacaktı. Darbeyi düzenleyen yapıların darbenin başarısız olacağı anlaşılması üzerine yurt dışına kaçması bu yapının batı destekli olduğunu da gösteriyor. Bir ayağı dışarıda olan bir darbe girişimiyle karşı karşıyaydık. 2016 yılındaki bu sürecin sonucunda yeni bir siyasal sisteme geçtik. Türkiye 2017’den itibaren bürokrasiyi kontrol edebilecek ve siyasete tamamıyla hâkim olabilecek bir sisteme geçmiştir. Elbette bu sistemin hem iyi ve hem de aksayan yanları var. Zaman içinde Türkiye’nin sistemin aksayan yönlerini tamir edecek iradeyi göstereceğine inanıyorum” dedi.
"Kur’an ve sünneti uyguladığımız sürece bu aldatmalara maruz kalmayacağız"
Rektör Uysal, panelin sonunda yaptığı değerlendirme konuşmasında, Kur’an ve sünneti uyguladıkları sürece bu aldatmalara maruz kalmayacaklarına dikkat çekti.
Uysal,” Tarihimiz itibariyle darbe sicilimiz pek iyi değil. Öte yandan FETÖ terör örgütü de milli ve manevi değerlerimizi kirletti. Tarikatlar, cemaatler ve vakıf kültürü Anadolu’nun bir geleneği, değeri. Allah için hizmet eden tüm STK’lara, cemaatlere ve tarikatlara bir çağrı yapmak istiyorum: Hepimizin derdi Allah’ın dinine hizmet etmektir, bu sebeple istişarelere önem vereceğiz ve ortak akla önem vereceğiz. Millet ve devletimize en ufak katkısı olan kimseyi takdir etmek gerekir. Bir Müslüman için hedef ne kadar büyükse hedefe götürecek yollar da o derece meşru olmalıdır. Kur’an ve sünnet bize yol gösteren rehberdir. Biz bu rehberi iyi bilelim. Kur’an’ı ve sünneti uyguladığımız sürece aldatmalara ve tehlikelere maruz kalmayacağız. Üniversitemizde düzenlemiş olduğumuz 15 Temmuz Paneli’nin faydalı bir etkinlik olduğuna inanıyor, katılan herkese teşekkür ediyorum" diye konuştu.