Sınıfı doğaya taşıdılar

NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ HACIBEKTAŞ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ RESİM BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİ ‘SANAT TARİHİ’ DERSİNİ DOĞADA İŞLİYOR.

Sınıfı doğaya taşıdılar

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Hacıbektaş Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencileri, ‘Sanat Tarihi’ dersini doğada işliyor.


Kapadokya’nın hem tarihini, hem de tarih içinde yer alan eserleri yakından inceleyen öğrenciler geçmiş ile günümüz eserlerini de kıyaslama fırsatı buluyor. Özellikle kiliselere resmedilen geometrik motifleri yakından inceleyen öğrenciler, Kapadokya’nın masalsı atmosferinde ilham bularak resim de çiziyor. Eğitime katılan öğrencilerden Rabia Tip, “Burada olduğumuz için gerçekten çok şanslıyız. Kapadokya Batı sanatını daha iyi anlamamız ve kavramamız için gerçekten çok donanımlı bir yer. Göreme Açık Hava Müzesi birçok kiliseden oluşmaktadır. Yaklaşık bin yıl önce Romalılardan kaçıyorlar ve buraya yerleşerek sığınıyorlar. Buradaki kiliselerden bir tanesinden çok etkilendim. Aziz Basis Chapeli Kilisesi, girişte nartekste adı verilen mezar çukurlarından oluşmaktadır. Ana portreleri ve Meryem portreleri bulunmaktadır. Kapadokya’yı gezerek resmediyor olmamızın bizim eğitimimize birçok katkısı bulunmaktadır. Eski zamanlardaki insanların yaptıkları resimden ve kullandıkları kıyafetlerden etkileniyoruz. Şu anki elbiseleri biliyorsunuz bazılarını eski zamanla bağdaşlaştırılabiliyor. Eski zamanda kullanılan kıyafetlerin şuanda da karşımıza çıkıyor olması bu sanat devam ediyor anlamına geliyor” şeklinde konuştu.


Azra Çınar isimli öğrenci de, “Kapadokya’da okumanın çok büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Burasının coğrafi yapısı ilham verici. Burada çizim yapmak çok güzel ve akıcı oluyor” dedi.


Göreme Açık Hava Müzesinde ve Hıristiyanlığın ilk yerleşkelerinden birisinin içinde olmanın kendisini çok etkilediğini söyleyen Yusuf Vardar ise, "Buradaki bin 500 yıllık eserleri, şimdiki eserlerle karşılaştırıyoruz. Her hafta farklı bölgelere gidiyoruz. Farklı eserleri yerinde inceleme fırsatı buluyoruz” derken, Melis Koçer ve Rümeysa Forsuk da yaptıkları açıklamada, “Sanat tarihi dersinde temel sanat eğitimi de görüyoruz. Buradaki eserler çizimlerimizde bize ilham veriyor. Böyle yerleri gelip gezmek, görmek bizim için çok güzel oluyor. Kapadokya bize ilham veriyor” ifadelerini kullandı.



"Öğrencilerin bizzat karşılarında görmeleri oldukça kalıcı bir etki oluşturuyor"


Öğrencilerin Sanat Tarihi derslerinde bölgenin önemini ve bölgenin farkında lığını edinmeleri açısından önemli avantajlar elde ettiklerini söyleyen Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Hacıbektaş Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Kurtuluş Çevik ise, “14 haftalık derslerin yedi haftasını saha çalışması olarak yapıyoruz. Bin yıl öncesinden binlerce eserin bugüne kalmış olması öğrencilerin canlı canlı bu sahneleri bizzat karşılarında görmeleri oldukça kalıcı bir etki oluşturuyor. Buradan da biz Bizans sanatını anlatırken İtalya ile bağlantı kuruyoruz. Batı sanatının ön ayağı olarak burayı aslında anlatıyoruz. Çünkü gerçekten de İstanbul ve Kapadokya, belki Hatayı batı sanatının ilk meyvelerini verdiği yer olarak kabul ederiz. Çünkü öğrencilerimiz de belki Avrupa’da, İtalyan sanatını görme fırsatı elde edememiş olabilirler ama bir Avrupalının ya da bir İtalyan öğrencinin bu bölgeye gelmesi kadar önemli değerli bir yerde olduklarının farkına varıyorlar. Bir gün Avrupa seyahatleri fırsatı elde ederlerse Bizans sanatının ön aşamasını burada binlerce resim inceledikleri için Kapadokya’daki sahnelerle Bizans sanatının özellikle Rönesans’ın son dönemine kadar olan sürecini yerine bağlayabilecekleri bir köprü inşa ediyoruz. Bu bizim eğitimimiz açısından kapalı mekânlarda tercih ettiğimiz, ders anlayışının çok dışında bir yaklaşım biçimi. Öğrenciler doğadaki, tabiattaki bazı parçaları etütlüyorlar. Zihinlerinde kalan ve etkilendikleri bazı sahneleri resimlerine aktarabiliyorlar. Bu günün sanat anlayışıyla geleneksel sanat arasına bir köprü oluşturma kaygısı yaşamaya başlıyorlar. Bizim için en önemli şey; buradaki birikmişliğin, yaşanmışlığın, bin yıl önceki anlaşışın bu güne nasıl bir yansıması olduğunu göstermek” şeklinde konuştu.