Şırıngadaki hava, göz bağışı ve ‘bayat kan’… Yeşilçam’ın tıp mucizeleri ne kadar gerçek?
Filmlerde dramatik bir olay ya da romantik bir aşk hikayesi yaratmak için danışılan kişilerin başında...
Filmlerde dramatik bir olay ya da romantik bir aşk hikayesi yaratmak için danışılan kişilerin başında doktorlar gelmektedir. Hele Yeşilçam’da… Bazen doktorların ağzından çıkan “3 ay ömrün kaldı” cümlesi tüm hikayenin başlangıcı oluyor ve kahramanımızın macerası başlıyor. Ya da bir araba kazasıyla açılan gözler tüm aileye mutluluk getirebilir. Öte yandan savaşçı bir karakterin tıbbi bilgisiyle sahte doktora teşhis koyması ve kendisine kurulacak tuzaktan kurtulması filme büyük bir heyecan katıyor.
Bugünün tıp teknolojisi ve bilgisiyle 40-50 yıl önce çekilmiş Yeşilçam filmlerine baktığınızda bu sahnelerin bazılarının kulağa absürt gelmesi normal. Peki Yeşilçam’ın tıbbi klişelerinden kaçı doğru, kaçı uydurma?
Bu klişelerden belki de en yaygın olanı, doktorun akciğer grafisine bakarak hastaya ne kadar ömrü kaldığını anlattığı sahnelerdir. Bir doktor göğüs röntgeninden böyle bir bilgi alabilir mi?
prof. Güner Sönmez, birçok Yeşilçam filminde karaciğer ile ilgili değerlendirmelerin akciğer grafisine bakılarak yapıldığını belirtiyor. “Filmler bazen ters asılabiliyor” diyen Sönmez, sadece röntgen sonucuyla bir hastaya ömür vermenin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Sönmez, “Hastanın sadece akciğer filminde kitle olup olmadığını anlayabilirsiniz, komşu organlara mı, kalbe mi sıçradığını anlayamazsınız.” Sönmez değerlendirmesini şöyle sürdürüyor:
“Diğer tüm testleri yaptırsak bile ‘Bu kadar ömrünüz kaldı’ ifadesi söylenmiyor. Hastada örneğin pankreas kanseri, akciğer metastazları vardır; bu kişinin ortalama yaşam beklentisi bir yıldan fazladır, yüzde olarak hayatta kalma şansı vardır ve Bunu genellikle hastaya söyleyemeyiz.”
GÖZ NAKLİ NE OLACAK?
Başrollerini Kadir İnanır ve Fatma Girik’in paylaştığı 1973 yapımı Kambur filminde bir göz nakli hikayesi sergilenir. Azize, sevdiği Ali’ye öyle bir fedakarlık yapar ki gözlerini ona verir ve görme yetisini kaybeder. Hatta Azize’nin ağzından “Senden habersiz hastaneye uğradık doktor dedi ki; Göz ameliyata hazır” cümleleri dökülüyor. Azize’nin gözlerini alan Ali’nin gözleri de Girik’inkiler kadar maviye döner.
Dr. Mustafa Kemal Yenmez, göz nakli ile ilgili değerlendirmesinde, gözün sinir ve damar bağlantıları olan çok karmaşık bir organ olması nedeniyle asla gözün tamamının nakledilemeyeceğini söylüyor.
prof. Dr. Sönmez, göz nakli diye bir şeyin olmadığını, yapılan işlemin kornea nakli olduğunu belirtiyor. Sönmez’in sözleri, “Göz küresinin tamamı çıkarılıp transfer edilemez ve kornea naklinde renk değişikliği olmaz.” devam ediyor.
Cüneyt Arkın’ın oynadığı 1974 yapımı Yalnız Adam filminde Arkın’ın canlandırdığı Murat, şırınganın içindeki hava boşluğundan kendine zarar vermek isteyen kötü insanları tespit eder. Doktorlar bu durumu nasıl açıklıyor?
Mustafa Kemal Yenmez, şırıngadaki hava boşluğunun fazla olması durumunda vücutta hava embolisi oluşacağını ve bunun da beyinde veya kalpte sorunlara yol açabileceğini belirtiyor. Yenmez, “Fakat küçük enjektördeki durum çok sıkıntı yaratmıyor. Asıl sorun enjektördeki maddenin varlığı ve kalitesidir.” açıklıyor.
1973 yapımı Bitirim Sosyete filminde bir hastanın acil kana ihtiyacı vardır ve herkes kanını bağışlamak ister. Hekim ise yaşlıların bu talebini ‘Biz taze kan istiyoruz, bayat kan değil’ diyerek reddeder. Kan bayat mı yoksa taze mi?
Yenmez, taze kan diye bir şeyin olmadığına dikkat çekerken, kan bağışında bulunacak kişinin 18-65 yaş arasında olduğunu ve herhangi bir kronik ilaç kullanmadığını belirtiyor. Yenilmez, “Yakın zamanda bulaşıcı bir hastalık geçirmediğini ve birkaç gün içinde kan sulandırıcı veya ağır miktarda alkol almadığını sorabiliriz.” içerir.
MONİTÖR ÜZERİNDEKİ ÜNLÜ DÜZ ÇİZGİ
Bir de birden fazla cihazla takip edilen hasta vefat edince monitördeki dalgalı çizgilerin bir anda düzleştiği klişesi var. Yenmez, monitörde düz bir çizginin kalbin durduğu anlamına geldiğini, bu durumda suni teneffüse başlandığını belirtiyor ve “KPR başlayınca kalp ritmine de dönüyor” diyor. prof. Dr. Sönmez, “Bazen düz bir çizgiye gerek yoktur” diyor.
Kaynak: Web Özel