Türk havacılık tarihinde yeni bir çağın kapısı aralandı
Yerli ve milli savunma sanayii ülkemizde son yılların en önemli konu başlıklarından biri… Ancak...
Yerli ve milli savunma sanayii ülkemizde son yılların en önemli konu başlıklarından biri… Ancak söz konusu alandaki gelişmeler genelde birbirini izleyen yapıda ilerliyor ve belli aralıklarla kamuoyuna duyurulan gelişmelerle sektörün nereye doğru evrildiği de görülüyor.
Ancak son 10 günlük süreç belki de bugüne kadar hiç şahit olmadığımız bir eşiğe işaret ediyor. Milli Muharip Uçak’ın (MMU) taksi yapması, ANKA-3’ün vücut bulmuş halinin ilk kez kamuoyuyla paylaşılması, Hürjet’in piste çıkması, kanatları katlanan yapıdaki Bayraktar TB-3’ün boy göstermesi ve ATAK II ağır sınıf taarruz helikopterinin motorunun Türkiye’de üretileceğinin açıklanması…
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda aslında yakın sayılabilecek bir geçmişe kadar savunma sanayiinin neredeyse bütününde dışa bağımlı hareket etmek durumunda kalan bir ülke için son derece farklı ve güçlü bir yeni sayfa ortaya çıkıyor.
[Yerli/milli savunma sanayiinin bugüne kadarki en önemli projelerinden biri olan Milli Muharip Uçak.]
“Yeni bir sayfa değil yeni bir çağ açıldı”
Savunma Sanayii Araştırmacısı Yusuf Akbaba, hem sektörü hem de yukarıda bahsettiğimiz projeleri oldukça yakından takip eden bir isim.
Süreci konuşmak için bir araya geldiğimizde ‘yeni sayfa’ ifadesinin aslında yaşananları tam olarak yansıtamayabileceği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle de “Bahsettiğiniz gelişmeler Türk savunma sanayiinde yeni bir sayfa açmadı, yeni bir çağın kapılarını araladı” ifadesini kullanıyor.
Kısa sürede üst üste yaşanan gelişmelerin son derece değerli olduğunu vurguluyor Akbaba ancak yaşananların Türk kamuoyunda hak ettiği ilgiyi göremediği eleştirisini de paylaşıyor.
“Sayması kolay ancak hayata geçirmek çok zor”
Aynı gün içerisinde 5. nesil olması hedeflenen savaş uçağının taksi testini, yerli jet eğitim uçağının taksi testini ve insansız jet uçağının görüntülerini gördüğümüzü anımsatıyor Yusuf Akbaba ve devam ediyor:
“Milli Muharip Uçak, Hürjet, Anka-3 ve Atak-II… Sayarken çok rahat değil mi? Ama şöyle bir durum var… Türkiye ölçeğinde bir ülkenin bu kadar büyük çaplı dört havacılık projesini aynı anda yürütmesi bütün dünyanın dikkatini çekiyor.
MMU’nun motorunu çalıştırıp taksi yaptığı test görüntülerinin yayınlanmasının ardından Hindistanlı sosyal medya kullanıcıları kendi ülkelerinin beşinci nesil savaş uçaklarının nerede olduğunu soran eleştirel paylaşımlarda bulundu.”
[Türkiye’nin ‘Jet Eğitim ve Hafif Taarruz Uçağı’ Hürjet 18 Mart’ta ilk kez piste çıktı.]
Alt sistemlerdeki yerlileştirme de çok kritik
Söz konusu projelerin çok büyük oranda yerli/milli imkanlarla geliştirildiğini biliyoruz. Ancak yine de takvime yetişebilmek adına bazı platformlarda yerli olmayan bazı unsurlar da kullanıldı. Örneğin Hürjet’de bu yöntem uygulandı. Fakat buna rağmen bütün sistemler ele alındığında hedef yüzde 90’ın üzerinde yerlilikle uçağı çıkarmak olarak belirlendi.
Savunma Sanayii Araştırmacısı Yusuf Akbaba tam da bu noktada bir parantez açıyor ve MMU üzerinden de bir bilgi paylaşıyor.
MMU’nun en can alıcı noktasının GaN AESA radarı olacağının altını çizen Akbaba, “Özellikle MMU ve Anka-3, Türk Hava Kuvvetleri’ne yakın gelecekte radar görünürlüğü düşük sistemlerle harekat icra edebilmenin rahatlığını sağlayacak. Görülmeden görmek ve sonrasında etkisiz hale getirme kabiliyetlerine ulaşarak bölgemizde bize hasmane tutum sergileyenler için büyük tehdit unsuru olacaklar. Türkiye uzun yıllardır AESA radar teknolojisine yatırım yapıyor. ASELSAN’ın ortağı olduğu AB Mikro Nano şirketinde AESA radarlarımız için yerli GaN transistör üretiliyor. Ve bu transistörlerin kullanıldığı radarlar envantere girmeye hazırlanıyor” diyor.
[MMU’nun en can alıcı noktalarından biri olan ASELSAN imzalı GaN AESA radar.]
Alt sistem bazında yerlileştirme yapılmadığı sürece savunma sanayii alanında tam bağımsız olunamadığına işaret ediyor Akbaba… Peki, söz konusu radar neden bu kadar önemli?
“MMU’da kullanılacak GaN AESA burun radarı sayesinde klasik mekanik burun radarlarına kıyasla artırılmış menzil kabiliyetine ek olarak değerli imkanlar kazanıyor.
Üst düzey hassasiyette çoklu hedef takibi, düşük hızlı hedeflerin hassas şekilde tespit ve takibi, elektronik harbe karşı yüksek dayanım ve hava – hava / hava – yer görevlerini eş zamanlı icra edebilme özellikleri akla ilk gelenler. Tabi bu sadece bir örnek. Yukarıda bahsettiğimiz projelerin hepsinde bu şekilde yerlileştirilen çok değerli alt/üst sistemler var.
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda geçtiğimiz 10 günlük süreçte yaşananları bir ‘savunma sanayii müjdesi’ olarak algılamanın çok daha ötesi gerekiyor. Çünkü bahsettiğimiz bu süreçler Türkiye’yi bu alanda dünyanın en iyileri arasına taşıyor.”
[Geçtiğimiz günlerde ilk kez görücüye çıkan ANKA-3’ün çok yakın bir gelecekte havalanması bekleniyor.]
Hangi proje ne durumda?
Türk havacılık sanayii için son derece değerli olan projelerdeki son durum ise şöyle:
Milli Muharip Uçak: 2026 yılında ilk uçuşunu gerçekleştirmesi hedeflenen Milli Muharip Uçak’ın ilk uçuş tarihi 2023 sonuna çekildi. Taksi testini başarıyla tamamlayan MMU’nun bu yıl ilk uçuşunu gerçekleştirmesi bekleniyor.
Bayraktar TB-3: Gemiye iniş kalkış testleri öncelikle karadaki bir platforma yapılacak. Sonrasında TCG Anadolu testleri başlayacak. Bu yıl içerisinde ilk uçuşunu yapması öngörülüyor.
ANKA-3: Geçtiğimiz günlerde ilk kez görücüye çıkmıştı. Bazı son testlerin ardından havalanacak. Haftalar içerisinde ilk uçuşunu gerçekleştirmesi bekleniyor.
Hürjet: 18 Mart 2023 tarihinde yer testlerine başladı ve ilk taksisini başarıyla gerçekleştirdi. Çok kısa süre içinde uçması bekleniyor. Sektör kaynakları, ANKA-3 ve Hürjet’in aynı gün havalanabileceği ihtimalini de göz ardı etmiyor.
ATAK II: Ukrayna, ATAK-II olarak da bilinen T929 Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri’nin motorlarını Türkiye’ye teslim etti. Motorlar, ATAK-II’nin ilk prototipinde kullanılacak. Söz konusu helikopter 1,5 ton faydalı yük taşıyabilecek. Bu yıl motor çalıştırması ve ilk uçuşunu gerçekleştirmesi bekleniyor.