“Diyabet kan şeker düzeyini dengeli yani insülin hormonunun eksikliği ya da direnci sonucunda gelişen kronik bir metabolizma bozukluğudur. En sık rastlanan tip 2 diyabet olup genellikle 35 yaş ve üzerinde başlangıçta aile öyküsünün eşlik ettiği sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite azlığı ve obezitenin tetiklediği bir hastalıktır. Diyabetin en sık görülen semptomları çok su içmek, çok idrara çıkma, açlık hissi, çok yemek yeme, kilo alma yada kilo kaybı, bulanık görme, halsizlik, yorgunluk, sık enfeksiyon geçirme ve yaraların geç kapanmasıdır. Tüm bu belirtiler kan şekeri belirli bir düzeyin üzerine çıktıktan sonra ortaya çıkmaktadır. Erken tanı için herhangi bir şikâyeti olmasa da belirli aralıklarla kan şekeri ölçüm yapılmasını önermekteyiz.
Diyabet tanısı alan hastalarda amaç kan şekerinin normal sınırlar arasında tutarak diyabetin organlar üzerinde yapacağı olumsuz etkilerin önlenmesi ve yaşam kalitesini iyileştirilmesidir. Diyabet hemen hemen bütün organlar da olumsuz etkilere yol açmaktadır kalp krizine, inmeye, diyaliz gerektirebilecek böbrek yetmezliğine, ayak yaralarına, bulanık görme, az görme, görme kaybına ve erken ölümlere neden olabilmektedir. Tüm bu hasarları önlemek veya geciktirmemek için ilaç tedavisine ek olarak sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, ideal vücut ağırlığının korunması ve sigaranın bırakılması önerilmektedir. Tüm diyabet tanı hastalarımızın herhangi bir şikâyeti olmasa da 3-6 ayda bir aile hekimlerine ya da takipte oldukları dâhiliye veya endokrinoloji kliniği ne başvurmasını öneriyoruz ”dedi.