Yaşayan antik kent Kaleiçi, hikayelerini anlatıyor

MURATPAŞA BELEDİYESİ, KALEİÇİ’NDE GÜNDELİK YAŞAMIN TARİHİNİ SANDIKLARDAN ÇIKARDI, ÖZEL BİR BELGESEL ÇALIŞMAYLA BUGÜNE TAŞIDI. HAFIZA MEKANLARI VE KÜLTÜREL MİRAS-ANTALYA KALEİÇİ EVLERİ PROJESİYLE YAŞAYAN ANTİK KENTTE EVLERİN TARİHİNİN ANLATILDIĞI ÇALIŞMA, 7. KALEİÇİ OLD TOWN FESTİVALİ’NDE TANITILDI.

Yaşayan antik kent Kaleiçi, hikayelerini anlatıyor

Muratpaşa Belediyesi, Kaleiçi’nde gündelik yaşamın tarihini sandıklardan çıkardı, özel bir belgesel çalışmayla bugüne taşıdı. Hafıza Mekanları ve Kültürel Miras-Antalya Kaleiçi Evleri projesiyle yaşayan antik kentte evlerin tarihinin anlatıldığı çalışma, 7. Kaleiçi Old Town Festivali’nde tanıtıldı.


Begonvillere gizlenen pencerelerinin arkasında, dar bir sokağa açılan kapısının önünde, geniş avlusunda hikayeler biriktiren Antalya Kaleiçi evlerinin tarihi Muratpaşa Belediyesi’nin Hafıza Mekanları ve Kültürel Miras - Antalya Kaleiçi Evleri projesinde bir araya getirdi.


Projenin tanıtımı, bu yıl 7’ncisi gerçekleştirilen Kaleiçi Old Town Festivali çerçevesinde Koç Üniversitesi Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (AKMED) düzenlenen törenle yapıldı. Belediye Başkanı Ümit Uysal ve eşi Ümran Uysal’ın ev sahipliği tanıtıma festival için Kaleiçi’nde buluşan 27 ülkeden 52 şehrin heyetleri, Antalya’nın iş, sanat ve siyaset dünyasından isimler katıldı.



Aslında bir kutlama


Başkan Uysal, konuşmasında, Kaleiçi’nin dünyadaki diğer örnekleri gibi çok kıymetli olduğunu söyledi. Yaşayan antik kentin 2 bin 200 yaşında olduğunu dile getiren Başkan Uysal, “Ama hayat çok hızlı akıyor. Yeni kuşaklar tarafından buradaki yaşamlar, uygarlıklar hissedilmeli. Burada da çok özel hikayesi olan evler mevcut. Çok farklı uygarlıklar, çok farklı ülkeler gelmiş geçmiş. Hepsinin izleri mevcut” diye konuştu.


Kaleiçi Old Town Festivali’nin aynı zamanda bu kültürel ve arkeolojik varlığın gelecek kuşaklara aktarabilme çabası olduğunu dile getiren Başkan Uysal, “Aslında bütün tarihi mirasın bugüne gelebilmiş olmasının kutlamasıdır” dedi. Kaleiçi’nin gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir mücevher olduğunu belirten Başkan Uysal, bu projeyle Kaleiçi evlerinin tarihini dijital koşullarda yeni kuşaklara aktardıklarını belirtti. Uysal, böylece çok farklı kültürlerin, dillerin Kaleiçi’ni daha yürekten, dana yakından hissedebileceğini söyledi.



Arka planda tarih var


Törende konuşan AKMED Direktörü Prof. Dr. Oğuz Tekin, proje kendileriyle paylaşıldığında sadece binalarla ilgili bir çalışma yapılacağını sandıklarını belirterek, “Ama aslında arka planda bir tarih yatıyor” dedi.



İlk bölüm 11 yapıdan oluşuyor


Projenin ilk ayağı için Kaleiçi’nde 11 tarihi yapının tarihteki izleri sürüldü. Arşivler tarandı, fotoğraflardan ipuçlarının peşine düşüldü, evlerin sahipleri bulundu, Kaleiçi sakinleriyle görüşüldü. Anlatılan öyküler derlendi ve yıllara uzanan tarih 8 aya yaklaşan bir çalışmayla 11 ayrı belgeselde anlatıldı.


1875 yılında İtalyan ve Türk ustalara yaptırılan, Antalyalıları hurmayla tanıştıran Hassun Kaptan Konağı, Selanik’ten mübadeleyle gelen Hasan ve Nesli Kıvırcık çiftinin 5 çocuğuyla birlikte yaşadığı Çerçiler Evi, yine mübadeleyle gelen terzi Emin Doman ve ailesinin yaşadığı ev, Arnavut kökenli Toker ailesinin yaptırdığı Kaçaroğlu Evi, mahallesinde 40 yıl muhtarlık yapan ve ‘Kont’ adında pansiyonu olan Salih Asa ve ailesinin yaşadığı Kont Salih’in Evi, mübadeleyle Kıbrıs’tan gelen Ayşe ve Derviş Kulaksızlar çiftinin evi, Selanik göçmeni Hasan Attanindi ve ailesinin yaşandığı ve bugün bir sanat galerisi olarak hizmet veren Simitçi Mıstık Galerisi, dönemin Antalya Belediyesi’nde zabıta olarak çalışan Mustafa Paşa Akdemir’in Giritli bir aileden satın aldığı Paşalar Konağı’nın hikayesi projede yer aldı.


Bununla birlikte 17 yıl süren bir projenin ürünü olan 5 Osmanlı dönemi konağının restore edildiği RuinAdalia Otel, 18 Mayıs 1996 tarihinde açılan AKMED, Aya Yorgi Kilisesi’nin de içinde yer aldığı ve 1995’te açılan AKMED Sergi Alanı ve Müzesi’nin de hikayeleri ayrı belgesellerle anlatıldı. Türkçe’nin yanı sıra İngilizce, Rusça ve Almanca olarak hazırlanan belgeseller, karekod haline getirilerek evlerin kapılarına asıldı.